adscode
adscode

Sorma, çünkü o ülke Bartın'dı

Yaşam öyle ağır ki… Yerin yedi kat altında, havanın ağırlığı altında ezilen yüzlerce işçinin verdiği bir tek nefesin ağırlığı altında ezildik milletçe… Ötesi yok…

damlaaktan@gmail.com




Yaşam sınırlarını kara kömürlerle boyayan insanların önünde çırılçıplak kalsak, bu kadar utanmazdı yaşamaktan insanoğlu bence… Ya da, en azından ar damarı henüz çatlamamış olanlar…

Yaşam öyle ağır ki… Yerin yedi kat altında, havanın ağırlığı altında ezilen yüzlerce işçinin verdiği bir tek nefesin ağırlığı altında ezildik milletçe… Ötesi yok…

Bu ara çok acı geliyor yaşam gene, çok ağır, çok yüklü, çok vahşi, ve çok cüretkar… Sinirleniyorum, canım acıyor, iliklerime işliyor acısı sonra… Kendi gücümün sınırlarına hayran kaldığım her an, yine kendi acizliğime nefretle bakıyorum. Ki ben, nefret nedir tanımadım çocukluğumdan beri…

Eğer bu dünyada, bir tek çocuk aç uyuyorsa, benden 5-6 yaş küçük biri bana, utanmamı, kendimi kötü hissetmemi sağlayacak “abla bunlar mı taşınacak” sorusunu soruyorsa, ve eğer benim bu soru karşısında mideme inen koca bir yumruksa, insanlık olarak hiç de ilerleyebilmiş değiliz demektir.

Süslü telefon kaplarımız, sıcak evlerimiz, patronluk tasladığımız çalışanlarımız, altımızda lüks arabalarımız, ya da centilmen bir sevgilimiz olmasının beş para etmediği demektir bu.

Bir müdürün aldığı 30.000-50.000 TL maaşın üç kuruşa bile denk gelmediği bir kalitesizliktir.

Sürekli sevilmek isterken, sevmeyi beceremeyen bir avuç insanlık olduğumuz gerçeğidir. Başka açıklaması yok…

Eşitlik diye bas bas bağırırken, kendi kazdığımız kuyularda insanları parça parça eşitsizliğe böldüğümüz gerçeğidir.

Kendi tanımladığımız dünyada, tüm tanımları unutarak yaşadığımız, hala tanımlarla yönetip yönetildiğimiz bir sistemin bir avuç madencisi olup, kendi hayatlarımızı beyazlatılmış kömürlerle parlattığımızı zannederek yaşıyoruz. Oysa her birimiz, onlardan daha fazla zehirleniyoruz bu her yanı açık zincirli madende. Adım adım, kendi ölüm fermanımızı yazıp, tiyatro oyunu yönetiyormuşçasına birbirimizi alkışlarken, yine kendi yaptığımız elektrik trafolarının patlamasını ve suçlamayı bekleyerek…

Ruhu beyaz, bedeni siyah bir avuç insan kadar onurlu olamadan; ruhlarımızı karartıp bedenlerimizi beyazlatmaya uğraşarak…

Keşke, hiç keşfedilmemiş bir ülkenin, onurlu, ruhu beyaz bedeni kara insanlarından olsaydık. Keşke, bunu başarabilecek kadar insan olmayı öğrenebilseydik… Keşke, terbiyenin önce kendimizde başladığını, sözlerimizden, bedenimizden yansıdığını öğrenebilecek kadar açık olsaydık öğrenmeye… Keşke, utanabilmeyi öğrenseydik toplumca…

Ben mi? İsmi bundan aylar sonra bir zamanların Titanik’i gibi hatırlanacak olan, ama ruhu her birimizden daha yüce gönüllü insanların yaşadığı bir ülkede, alt sınıftan bir işçi olmak isterdim…

Neresi diye sorma; çünkü o ülke Bartın’dı…

Ekim 2022’de Bartın maden faciasında hayatını kaybeden, bedeni kara, ruhu beyaz tüm madencilerin ruhuna sevgi ve saygıyla… Bize, sıklıkla unuttuğumuz insanlığı hatırlattıkları için..

 

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Güle güle Mario Levi…
Milyonluk haber: 9.05