adscode
adscode

Bu Tavır, İTÜ'ye Hiç Yakışmadı!

İTÜ sadece ülkemizin değil, dünyanın önemli teknik ünversitelerinden birisi. Modern Türkiye'in inşaasında, mezunları, sadece mühendis olarak değil, siyasetçi olarak da hep en ön saflarda yer aldı.

Bu Tavır, İTÜ'ye Hiç Yakışmadı!
Günün Yazısı

Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, iş adamları, sanatçılar, bürokratlar, teknoktaratlar ve en önemlisi binlerce, on binlerce bilim insanı yetiştirdi. Gelenekleri olan bir üniversite. Bir kampanya ile on milyonlarca Dolar topladılar...

 

YÖK'ten bu yana yani 12 Eylül sonrasından bugüne, bir gazeteci olarak İTÜ'deki gelişmeleri hep çok yakından izledim.

 

Tanıdığım ilk rektörleri Rahmetli Kemal Kafalı'ydı. Nur içinde yatsın. O günün dediğim dedikçi Evren'ine ve YÖK'ün kurucusu Doğramacı'ya karşı hep dik durdu. Lafını hiç esirgemedi. Hala Rektör gibi Rektör dendiğinde onu örnek veririm. Hem çok sertti hem de bir çocuk kadar şendi...

 

İTÜ'de o günden bugüne, hep, cevval rektörlerin arkasından daha pasif rektörler geldi. Bir hızlandılar, bir yavaşladılar. Daha da vahimi, dışarıya yansımasa da, neyi paylaşamıyorlarsa genelde hep bir birbirlerini yediler. Bu, sanki matrah bir şeymiş gibi, daha sonra Yıldız da onlara özendi!..

 

Oysa didişmek için harcadıkları o enerjiyi, üniversiteyi daha iyi noktalara nasıl getiririz diye değerlendirselerdi, İTÜ, bugün bulunduğu konumdan çok daha farklı noktalarda da olabilirdi...

 

Niye bu yazıyı yazdım? Benzerini, yıllar önce Işık Üniversitesi'nin Kurucusu Sıddık Yarman Hoca için yazmıştım. Çünkü, Işıklıların yüz yıllık hayalini gerçekleştirip üniversite kuran Sıddık Hoca, odasında olmadığı bir gün, eşyaları bir torbanın içerisine konularak, üniversiteden atılmıştı. 

 

Bu tavır, ismini Atatürk'ün verdiği bir eğitim kurumuna hiç yakışmamıştı. Sonra hatalarını telafi edip Sıddık Hoca'yı en tepeye yani Mütevelli Heyeti Başkanlığı'na getirdiler ama olan olmuştu. Hoca'nın o ilk heyecanı ve keyfi, bir daha hiç yerine gelmedi...

 

Şimdi sanki tarih tekerrür edercesine benzer bir durum İTÜ'de yaşanıyor. İTÜ'nün son dönemlerdeki en başarılı rektörlerinden birisi olan Muhammed Şahin'e aynı muamele yapılmış. 

Şahin, son rektörlük seçiminde en yüksek oyu almasına rağmen dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından rektörlüğe atanmamıştı. Görevine bir süre Hoca olarak devam etti. Sonra yeni kurulan MEF Üniversitesi'ne kurucu rektör olarak iddialı bir başlangıç yaptı...

Geçenlerde bir yasa çıktı. Ya devlete geri döneceksin ya da isitifa edeceksin denildi. İTÜ'de istenmediği, iliklerine kadar hissettirildiği için, geri dönüş kapısı açık kalmak suretiyle istifaını verdi ama doktoradaki öğrencierini ortada bırakmamak için derslerine devam etti, sanıyorum hala da devam ediyor...


Ve işte yüz yılların İTÜ'süne, geleneklerine, örfüne, adetine yakışmayan tavır:

Hoca'ya iki mektup göndermişler. ilkinde odanı hemen boşalt, ikincisinde de zaten asistanlarına devrettiği demirbaşları, onlardan geri al ve rektörlüğe teslim et ültümatonu vermişler. Hem de çok da şık olmayan bir uslüpla. Oysa o Hoca oraya, on binlerce metrekare kapalı ve açık alan kazandırmıştı...

 

Daha da önemlisi, bir gelenek olarak kendinden önceki tüm rektörlerin odaları bulunuyor. 

Eski ve yeni rektörler arasında nasıl bir husumet var bilmiyoruz. Hiç bir şey yoksa da şaşırmam. Peki o zaman bu öfke niye?

 

Yazının başında da söyledim, İTÜ'de böylesi didişmeler hep vardı. Demek ki hala değişen bir şey yok.

 

Ve bu davranış şekli, yüzyılların İTÜ'süne hiç yakışmıyor...

 

Başkaların ne der, nasıl karşılar bilmem, benim asıl merak ettiğim öğrenci ve mezunları? Bakalım Işıklıların gösterdiği duyarlılığı onlar da gösterecekler mi? 

Kurumsallık, aidiyet hissi, vefa ancak böylesi günlerde belli olur...

 

Bu tür didişmeler her kurumda, her zaman oluyor ve gelip geçecektir ama kurumlar hep ayakta kalacaktır. 

 

İyi ki varsın İTÜ ama...

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)