adscode
adscode

Eğitim sendikalarından Boğaziçi Üniversitesi açıklaması

Boğaziçi Üniversitesi'ne yapılan rektör atamasıyla ilgili açıklama yapan Eğitim-Sen ve Eğitim-İş genel başkanları, özerklik vurgusu yaptı.

Eğitim sendikalarından Boğaziçi Üniversitesi açıklaması
Eğitim

Boğaziçi Üniversitesi’ne seçimlerde en yüksek oyu alan Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu’nun yerine seçimlere katılmayan Prof. Dr. Mehmed Özkan’ın atamasına eğitim sendikaları tepki gösterdi.

Eğitim-İş Genel Başkanı Mehmet Balık, yaptığı açıklamada, “2002 yılında ilk defa iktidara geldiğinde 12 Eylül askeri darbesinin ürünü, YÖK'ü kaldıracağını ve üniversiteleri özerkleştireceğini söyleyen AKP'nin 14 yıllık iktidarı döneminde aksine, üniversiteler bilimsel özgürlüklerini ve kurumsal özerkliklerini tamamen kaybetmiştir” dedi.

Balık, şöyle devam etti: “676 sayılı KHK ile demokratikliği zaten tartışmalı olan rektörlük seçimleri tamamen kaldırılmış ve üniversiteler doğrudan saraya bağlanmıştır. YÖK'ü kaldıracağız derken, rektörlük seçimlerini kaldırma kararıyla demokrasinin, bilimsel özgürlüğün ve özerkliğin esamesi bile kalmamıştır. Daha önceleri rektörlük seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlara saygı gösterilmeden istediğini atayan Cumhurbaşkanlığı makamı artık istediği kişiyi istediği üniversiteye rektör olarak atamaktadır.

Bunun örneği ise en son Boğaziçi Üniversitesi'nde yaşanmıştır. Seçimlerde yüzde 86 oy alan Rektör Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu yerine, aday dahi olmayan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmed Özkan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi rektörü olarak atanmıştır.”

Eğitim-İş olarak üniversitelerde yapılan rektörlük seçimlerinin bir demokrasicilik oyunu olduğunu bildiklerini ancak hiç değilse üniversitelerdeki akademik personelin iradesini ortaya koyması bakımından olduğunu ifade eden Balık, şunları söyledi: “Bugün, üniversitelerimiz doğrudan siyasal iktidar ya da YÖK aracılığıyla antidemokratik uygulamalar altında eziliyor. Üniversitelerimizin yaşaması ve toplumsal işlevlerini yerine getirebilmeleri için özgür düşünce ve özerklik şarttır. Üniversitelerin özerk-demokratik bir yapıya kavuşması için 12 Eylül'ün artığı olan YÖK kaldırılmalı, üniversiteler hakkındaki kararlar üniversite bileşenleri tarafından verilmelidir. Üniversite bileşenleri, üniversiteler hakkında söz, yetki ve karar sahibi kılınmalıdır.

Eğitim-İş, YÖK’ün kaldırılması ve üniversitelerin kamusal ve demokratik bir anlayış temelinde yeniden yapılandırılması için, bilim insanları, eğitim emekçileri ve öğrencilerin sürdürdüğü mücadelenin, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yanında ve onlarla dayanışma içinde olacaktır.”

KARACA: YENİ TÜR SİYASİ BAĞIMLILIK İLİŞKİLERİ GELİŞTİRECEK

Eğitim-Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca da yaptığı açıklamada yeni rektör atama şeklini eleştirerek, “Böylece 73 bin akademisyenin iradesi 21 Yüksek Öğretim Yönetim Kurulu üyesine devredilmiş oldu. Bu atama sisteminin yeni tür siyasi bağımlılık ilişkileri geliştireceği bir gerçek. Yeni yöntemin eskinin de gerisinde olduğunu şimdiden ifade edebiliriz.

Şu an görev süreleri dolmasına rağmen 20 rektör görevini vekâleten sürdürmektedir. 20 üniversitenin üçünde rektör seçimleri yapılmış ancak atama sürecinde OHAL ve KHK düzenlemesi uygulamaya konulmuştur. Bu üniversiteler arasında adaylardan birinin seçime katılan akademisyenlerin oylarının yüzde 86'sının oyunu alan Boğaziçi Üniversitesi de bulunmaktadır. Boğaziçi Üniversitesi'nde yüzde 86 oy alan rektör atanmamış, yerine ise seçimlere bile girmeyen AKP milletvekilinin kardeşi rektör olarak atanmıştır. 17 üniversitede ise herhangi bir seçim yapılmamıştır. Cumhurbaşkanı göreve geldiği günden bu yana, bir üniversiteye kadın rektör ataması dahil Milli Savunma Üniversitesi ile birlikte 62 üniversiteye rektör ataması yapıldı. İlk planda kalan üniversitelere rektör atama işleminin yeni düzenlemeye göre yapılacağını söyleyebiliriz” dedi.

Karaca bu yanlıştan nasıl çıkılacağını ise şöyle özetledi: “Öğrencisinden çalışanına kurum içerisinde yer alanların iktidarla kurdukları ilişki açısından ‘özgürlüğü’, ‘Öğrenenin'den, ‘öğreten'ine kadar herkesin bilginin üretiminin ortak özneleri olmak bakımından ‘eşitliği',bir üretken güç olarak bilgiyi ve bilgi üretmeyi denetlemeyi değil, onu üreten güçlerin geliştirilmesini ve çeşitlenmesini temel alan, özgürlüğü kendisini oluşturanlar için isteyen ‘bir üniversite ve rektör' yaklaşımı hedeflenmeli. Böyle bir üniversitenin rektörünün seçimi, tüm üniversite bileşenlerinin doğrudan katılımını esas alan seçim yöntemi ile adaylar arasında en yüksek oyu alanın herhangi bir atamaya gerek kalmaksızın göreve başlayacağı yöntemle yapılmalı. Sonuç olarak, geçmişten bu yana savunageldiğimiz yukarıda sıralanmış ilke ve kriterlerin, özerk demokratik üniversite, özgür bilimin olmazsa olmaz koşulu olduğu gerçeği bugün dünden daha çok ortada durmaktadır.”


SÖZCÜ


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)