Eğitimde her duyduğunuza sakın inanmayın!

Doğrular, yanlışlar öylesine karıştı ki, neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayabilmek artık hiç de kolay değil.
Doğru olan, dün söylenenler mi, bugün söylenenler mi yoksa yarın söylenecek olanlar mı?..
Ekonomiyi, siyaseti, dış politikayı, sporu, magazini diğer arkadaşlar tartışsın.
Bizim işimiz eğitim, bilim ve çocuklarımız.
Eğitim ve bilim ülkemizi daha iyi yarınlara taşıyacak noktadaysa, çocuk ve gençlerimiz de daha mutluysa, işler iyi gidiyor demektir. Yok eğer, hemen her gün farklı sorunlarla karşı karşıyaysak, işte o zaman, ne olup bittiğini sorgulamamız gerekiyor.

Amerikan modeli
Üniversiteye giriş sisteminin değiştirileceğine yönelik çok ciddi tartışmalar yaşanıyor.
Ve neredeyse her ay ortaya yeni bir model atılıyor.
Örneğin Amerikan sistemi!
Yazıldı, çizildi, üzerine yorumlar yapıldı.
Peki doğru olan ne?
Örneğin günlerdir tartışılan “Amerikan Modeli” neyin nesi?
Böyle bir çalışma var mı?
Varsa ne zaman başlayacak?
Bu modelden anladığımız ne?
Çok daha önemlisi önerilen bu sistem, mevcut sisteme göre daha adil, daha güvenli ve dershaneye olan bağımlılığı azaltıyor mu?

İsterseniz gelin önce, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı bu konuda ne demiş, onu dinleyelim.
Önceki gün, NTV’ye verdiği röportajda aynen şunları söyledi:

Avcı ne dedi?
Sunucu: Gelelim üniversite sınav sistemine, en çok merak edilen konulardan biri de bu Amerikan sistemi üzerinde çalışıldığı üzerinde söyleniyor ama...
Avcı: Evet, bunu da sorduğunuz çok iyi oldu, şimdi bakın ben o konuda efendim biz çalışıyoruz zaten bu konu Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu tarafından Milli Eğitim Bakanlığı’na ve ÖSYM’ye ve TÜBİTAK’a birlikte çalışarak bunu düzenlemeleri konusunda bir karar var, o karar çerçevesinde de biz çalışıyoruz. Ama böyle Amerikan sistemi, Kazak sistemi filan gibi bunlar bize ait sözler değil. Şimdi tabii biz konunun boyutlarını tartışırken, konuşurken zaman zaman şöyle sözler çıkıyor söyleniyor: Efendim diyelim çocuklarımızın lisedeki çocukların sadece ders başarılarını değil, ders dışı başarılarını da hesaba katan birtakım şeyler yapmak gerekir. Mesela işte spordaki başarıları, sanatsal başarıları, kültürel başarıları gibi bunlar da üniversiteye yerleştirme kriterleri içinde belli bir ağırlıkta değerlendirilsin. Mesela filan ülkede olduğu gibi diyorsunuz, hemen arkasından işte filan ülke modeli geliyor diye bir şey çıkıyor yok böyle bir şey. Amerikan modeli, Finlandiya modeli, Kazak modeli böyle bir şey yok. Türkiye kendi deneyimi Milli Eğitim Bakanlığı olsun, YÖK olsun, ÖSYM olsun ciddi bir kurumsal hafızaya sahip, Türkiye’nin bu konuda ciddi bir birikimi var. Bu birikimin tabii dünya örneklerini de şüphesiz inceliyoruz, incelememiz de gerekir. Onları da göz önüne alarak Türkiye’nin koşullarını, geçmişini, nüfus perspektifini, önümüzdeki yıllarda hangi alanda ne kadar, neye ihtiyaç olacağını, ne kadar lise mezununun nerelere yönel bütün bu parametreleri bir araya getirerek bir düzen, yeni düzenleme yapmaya çalışıyoruz. Bunu lütfen öyle popülist bir şeyle işte Amerika’dan mesela, Amerika’ya gitmiş bir heyet bizden efendim orada bir model bulmuş, böyle bir şey yok.
Sunucu: Peki, ne zamana yetişir efendim bu?
Avcı: Şimdi bu çalışmalar herhalde bu yıl içerisinde tamamlanır ama bu yeni yapılacak düzenlemelerin sonuç vermesi 23 yılı bulur.
Yani, duyduğunuz her şeye inanmayın. Sınav sistemi, gelecek yıl değişiyor diye de hemen paniğe kapılmayın!

MEB sözcüsü olamaz mı?
Eğitimin direkt etkilediği kişi sayısı 50 milyona yakın.
Ve hemen hemen hepsinin ciddi sorunları bulunuyor. Yani hemen her gün, öğrenci, öğretmen ve veli olarak farklı konularda bilgilendirilmeye ihtiyaçları var.
İşte bu yüzden, MEB’den bir yetkili, her hafta düzenli olarak basın toplantıları yaparak merak edilen konulara açıklık getirse ne iyi olur.
En azından eksik ya da yanlış bilgi yüzünden oluşan şehir efsanelerine son verirler...
Böylece hem kendi canları sıkılmamış olur hem de öğrenci, veli ve öğretmenlerin.
Özetin özeti: Doğruyu bulmak, şu günlerde o kadar zor ki!..
MİLLİYET