adscode
adscode

KAVANOZDA BÜYÜYEN ÇOCUKLAR

Çocuklarımız, gün geçtikçe temel beceri ve insani ilişkilerde zayıflayan, gerileyen çocuklarımız…

gurbetduymus@gmail.com




 
 
Bilgisayar diyoruz, cep telefonu, televizyon, diziler diyoruz. Peki bunda bizim hiç mi suçumuz yok?
 
“Yorulmasın, aman suyunu eline vereyim!”, “Yorulmasın, yemeği tepsiyle kucağına götüreyim!” “Siteden veya sokaklardan endişeliyim, o zaman bilgisayarda, PlayStation’da vakit geçirsin!”,
“Ekmek almaya gitmesin, dolmuşa binmesin, misafir geldi, “hoşgeldin”e çıkmasın, ders bölünür aman ders çalışsın!”..
Böyle diye diye; “Günaydın, iyi akşamlar “bilmeyen, ne zaman “Başınız sağolsun!” ne zaman “ Güle güle kullan!” diyeceğini bilmeyen, konuştuğu anlaşılmayan, tuhaf homurtularla iletişim kurmaya çalışan veya kuramayan, hayatı kafelerde çay, kahve içmek, fast food tüketmek sanan, dizilerdeki hayatı gerçek sanıp öyle yaşamaya çalışan bir nesil yetiştirdik veya yetiştirdiğimizi sanıyoruz.
 
Bit kadar çocuklar… İlkokul, ortaokul çocuğu kavga ediyor veya küsüyor; hop anneler devrede; “Senin çocuğun benim çocuğuma bunu söylemiş, benimki üzüldü, ağlıyor.”
Yahu tamam, üzüldü de ağlayacak da ama arkadaşıyla sorunu bırak kendisi çözsün, bırak konuşsunlar, küssünler, barışsınlar. Kendileri  baksınlar başlarının çaresine .Kavanozda büyümüyor bu çocuklar, insan içinde büyüyor. Hayat toz pembe değil, iyisi de var, kötüsü de var, en basit arkadaş sorunlarını çözemeyen, ailenin  her şeye müdahil olduğu bir tarzda büyüyen çocuk ;yarın patronuyla, komşusuyla, eşiyle sorun yaşadığında yine mi telefon açıp sorunu çözeceksiniz?  
 
Bırakın düşsün, kalksın, tırmansın. Bu hayatı  tek başına da idame etmeyi öğrensin çocuk.
 
Hazır pişmiş yemeği tabağa koymaktan aciz çocuklar…
 
Bir yumurta kırmayı bilmeyen genç kızlar…                                  
En basit bir ampülü takıp çıkartmak için elektrikçi çağıranlar...                                
Basit  bir vidayı takamayanlar… Bunlar biz koruyucu anne babaların eseri.
 
Hanım büyük bir marifetmiş gibi söylüyor: “Ben bir gün olsun oğlumu bakkala göndermedim, yorulmasın!” diye. Bakkala da gitmesin, markete de gitmesin, sokağa da insan içine de çıkmasın, hazırlayın her şeyini, götürün önüne koyun. Hatta Dünya büyük, Dünya’da da yaşamasın Mars’a gitsin, odasını çöp, pislik götürsün ama çocuk yorulmasın. 
Hatta teyzeciğim; “Allah imkan verseydi, yolda yürütmezdim, onun yerine ben yürürdüm, yorulmasın.” diyen sen, sen yaşa onun yerine çünkü daha çocuk yaşamaya başlamadan onu bitkisel hayata sokmuşsun, kapatmışsın kavanozun içine, yaşamıyor çocuk.
 
Çocuklar, gençler hayatı yaşayarak, tadarak öğrenir. Hiçbir şey bahane değildir; dersler, kötü dünya koşulları, fena insanlar… Hayatta hep iyilik, güzellik yok, her şey zıttıyla kaim.
Çocuklara insani değerlerden, güzel davranışlardan bahsetmiyoruz. Varsa yoksa yazılıdan nasıl 100 alınır, sınav nasıl kazanılır? En marka elbiseler nerededir? Birincil gerekliliği olan hiçbir şeye yer bırakmayarak çocukların beynini doldurduktan sonra da; “Bu çocuklar niye böyle oldu?”
 
Okullarda etrafı kırıp döken, öğretmene, arkadaşına saygı göstermeyen, lavaboyu nasıl kullanacağını bilmeyen, okulun kapılarına, tuvaletlerine gün yüzü görmemiş küfürler yazan, hatta bunu çevresine saydıran, hiçbir şekilde memnun ve mutlu edemediğimiz, küçük mutluluklardan habersiz, en büyük mutluluğu üç dakika süren ama hep: “Daha, daha, daha…” diyen doyumsuz, belirsiz, karmaşık bu çocukları biz yetiştirdik, yetiştiriyoruz anne babalar.
 
Bırakın çocuklarınız kavga etsin!
Bırakın çocuklarınız düşsün!
Bırakın başarısız olsun!
Bırakın onun yerine ödev yapmayı!
Bırakın onun yerine kitap okuyup özetini çıkartmayı ve sonra ona kitabın sorularını ezberletmeyi!
Bırakın çivi çaksın, eline de darbe yesin!
Bırakın tabağa yemek koysun, kırılırsa tabak kırılsın!
Çay demlesin; kendisine, size… Eli yanabilir! Olsun!
Bırakın sırtı terlesin! Elinizde kağıt havlu arkasında dolaşmayın.
Yeşil alanlara çıkın, futbol oynayın!
Mangal yakın, çocuğunuza yaktırın!
Mutfağa gidip beraber kurabiye yapın, kahvaltı hazırlayın!
Çiçek sulayın mesela!
Sokağa çıkıp beraber yürüyün!
Selam verin sağa sola mesela! Düğüne gidin beraber!                     
Cenazeye gidin , başsağlığına gidin !                                      
Hasta ziyaretine gidin ! 
 
Hasılı kelam çocuklarınızla yaşama dönün, hayatın içine girin!
Kavanozda yaşamıyoruz!
Hayat gülüyle, dikeniyle var. Çocuk gülün kokusunu da dikenin acısını da öğrensin , yaşam yaşanarak öğrenilir.Seyredilerek değil!

Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    2 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (2)