adscode
adscode

Cebimdeki ekmek kırıntıları

Kelimelerin gizemli dünyasına girince çıkmak bilmiyoruz.

cemozel2021@gmail.com




Geçenlerde bir kitap geçti elime. Kronik Yayınları'ndan çıkmış. Söyleşiyi yapan kişi Yenal Bilgici. Sözüm ona aynı yılda, 1979’da doğmuşuz; ama söyleşi yaptığı kişiyi dinleyişi, dinleyişe göre sorduğu sorular müthiş etkiledi beni. Nehir söyleşi kitaplarını çok severim. En çok da İş Bankası Yayınlarından çıkanları: İlber Ortaylı’dan Zaman kaybolmaz, Tarik Minkari’den Mizah zekanın zekatıdır, Emre Kongar’dan Herkesten bir şey öğrendim, İsmail Cem’den Ben böyle veda etmeliyim, Hayrettin Karaca’dan Erozyon Dede, Arif Sağ’dan Muhalif bağlama adlı kitaplar ilk aklıma gelenler. Bunca popüler insanla nerede tanışacaksın da uzun soluklu bir sohbete gireceksin. Hem gerek de yok zaten. Ne güzel, birileri bunu bizim için yapıyor. Bu tür kitaplarda tek korktuğum şey, söyleşi yapılan kişi kendini kaptırıp bir konunun derinliğine indiğinde, soru soran kişi çok alakasız başka bir soru sorduğunda, biraz önceki derinliğin üzerine tuz biber ekiliyor. Bu nedenle okuduğum bu tür kitaplarda hep dua ederim güzel ve zamanında soru sorulsun diye. Yenal Bilgici, Cebimdeki ekmek kırıntıları adlı kitapta bütün bu korkularımı boşa çıkardı. Böylesine yetenekli bir kişinin bir an önce İş Bankası Yayınlarına transfer edilip Nehir Söyleşi serilerine el atmasını bekliyoruz.

Sorulan sorular o kadar tatmin edici oluyor ki, karşısındakine gollük pas atar misali müthiş bir sonuç çıkıyor ortaya. Uzun uzun cevaplar, sorulan sorulara güzellik katıyor. Bu soruların bir güzelliği de söyleşi yapılan kişinin daha önceki kitaplarında yer almayan anlatılarını akla getirmesi ve yeni yaşanmışlıkları gün yüzüne çıkarmasıdır. Yenal Bilgici’nin söyleşi yaptığı kişiyi çok severim. Tanımam etmem (Biraz da biz Tecahül-i Arif sanatı yapalım.); ama bu birikimde bir kişinin, bırakın her gününden bir anlatı çıkarmasını, her anında bile nice hikayeler ve bir o kadar da yeni filmlerine konu olacak yaşanmışlıklar dökülecektir. Kitapta geçen bir anlatıda eline mektup tutuşturan gencin, yazarımızı babasına benzetip çok sevmesi gibi, bendeniz de kivrama benzettiğim için ayrı sevmiştim. Siz şimdi bir önceki cümlede geçen kivra kelimesine takılmışsınızdır. Aslı kirvedir kirve olmasına; ama ne zaman ki aile ve akraba hayatından sosyal hayata geçtim, işte o zaman kırk yıllık kivra, birden kirve oluverdi. Yılların “çükelik”in çökeleğe dönüşmesi gibi bir şey… Söz, kelimelerden açılmışken kısa bir şey anlatmama izin verin. Geçtiğimiz günlerde Sabancı Üniversitesi hocalarıyla “Hocaların Yurt Dışı Maceraları” başlıklı bir etkinlik serisi düzenledik. Üçüncü konuğumuz Yönetim Bilimleri Fakültemizin Dekanı Nihat Kasap’tı. Master ve doktorasını Amerika’da Florida Üniversitesinde yapmış. Deneyimlerini öğrencileriyle paylaşıyordu. Anlattıklarının bir kısmında söz döndü dolaştı kelimelere geldi ve dinleyicilere bir soru sordu. İngilizceye geçen Türkçe kelime biliyor musunuz, dedi (Yoğurt ve ayran hariç). Ben de “boş yapma” tabirinin “bosh” olarak İngilizceye geçtiğini okumuştum bir yerden ve bunu söylemiştim. Bunun dışında bir kelime daha varmış. Girin internetten bir İngilizce Türkçe sözlüğe “kısmet” diye yazın, karşınıza gelen İngilizce kelimelerden biri de “kismet” olacaktır.

Kelimelerin gizemli dünyasına girince çıkmak bilmiyoruz. Hazır girmişken aklıma bir şey geldi. Yenal Bilgici’nin sorduğu sorular, yazarımızın bilinçaltındaki anılarını gün yüzüne çıkarınca, aklıma Müge İplikçi’nin yönettiği Mikroscope dergisi geldi. Mikroscope, online yayınlanan bir edebiyat dergisidir ve geçenlerde ikinci yılını kutladık. Hasbelkader her sayısında ben de bir yazımı yayınlatıyorum. Yani derginin gediklilerinden oldum. Buradaki derdim kendimden bahsetmek ya da derginin reklamını yapmak değil. Aylık çıkan bu derginin her sayısı için -bir toplantı sonrasında- gelecek sayının konusu belirlenir. Konu bazen bir kelimeden de oluşur ki, o tek bir kelime bile, bizim geçmişteki bir anımızı cımbızla çekmiş gibi önümüze getirir. Mikroscope’un her yeni sayısındaki tema ya da o büyülü kelime, neredeyse geçmişimizi baştan sona hatırlamamıza vesile oluyor. En azından ben birçok yazımı bu şekilde geçmişe giderek şu zamanın önüne serebilmeyi başardım. (Mesela derginin gelecek sayısının teması Haziranda…“ Haziran kelimesini duyar duymaz benim için yazı kafamda bitmişti ve ben o kelimeyi duymasaydım, belki geçmişten getirmeyi başardığım o anlatı benim kişisel anı çöplüğümde kaybolup gidecekti.) İşte tam da bu noktada Cebimdeki ekmek kırıntıları adlı kitapta, söyleşi öyle bir dallanıp budaklanıyor ki Peri Gazozunda ya da diğer kitaplarında da göremediğimiz bir anısını da okumuş oluyoruz yazarın. Bu anısında herkesten bir şeyler öğrendiğine dem vurarak Ankara’ya bağlı Bala’daki Sağlık ocağında bir memurunu anlatıyor. Gelen hastaya bu memur sayesinde sıtma teşhisi koyarak hastanın sıtma ile nasıl bir alakası olduğunu da öğrenmiş oluyor. Tam bir Çehovvari bir hikaye, gün yüzüne çıkmış oluyor. Demem o ki, Peri Gazozu sayesinde tanımış olduğum sonrasında bütün kitaplarını okuduğum, neredeyse bütün filmlerini izlediğim Ercan Kesal’ı ikna etsek de Mikroscope dergisinde o ayın anahtar kelimesi ya da teması sayesinde oltayı geçmişine daldırıp henüz gün yüzüne çıkmamış anılarını bize aktarsa. Mikroscope dergisi sayesinde hem okurlar Ercan Kesal’ın yeni yazdıklarına daha hızlı kavuşacak hem de kendisi geçmişinden biriktirdiği yeni anılarla nice nice kitaplar, belki de senaryolar yazacak. Bu yazıyı önce Ercan Kesal okuyorsa, Yenal Bilgici’ye göndersin ve “İnsanlar senin yeteneğini keşfettiler ve İş Bankası yayınlarının nehir söyleşi kitaplarını hayata geçiren kadroda görmek istiyorlar” desin. Eğer Yenal Bilgici önce okuyorsa, Ercan Kesal’a bir an önce Mikroscope ailesi saflarına katılmasını söylesin.

Bu yazıda ağırlık merkezimiz daha çok Yenal Bilgici’ydi. Sonra da esas oğlana çevirdik yüzümüzü; ama bu daha başlangıç. Neredeyse kitabın içeriğiyle ilgili hiçbir şey söylemedik. Söylenecek o kadar çok şey var ki, onu da başka bir yazımda kaleme alacağım.  

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)