adscode
adscode

Ülkeyi terk edenlerin bir nedeni de…

Bu göç hareketine bir grup daha dahil oluyor ki, bence onların sebepleri daha makul geliyor. Bu kişiler iyi kariyer sahibi insanlar olsalar da, çok paraları olsa da bir yerde tıkanıp kalıyorlar.

cemozel2021@gmail.com




 

Şu sıralar o ya da bu sebeple hayatını ülke dışında sürdürmeye çalışan birçok insana tanık oluyoruz. Hem televizyon ekranlarından hem basından hem de sosyal medyadan bireysel ya da toplu terk edişleri görüyoruz. Toplu terk edişlerden kastım, sayıca çok miktarda doktorun özellikle Almanya’ya gidip hayatını orada idame ettirmeleriydi. Buna sebep olan koşulların başında daha iyi iş imkanları ve alınan ücretler söylenebilir.

Bu göç hareketine bir grup daha dahil oluyor ki, bence onların sebepleri daha makul geliyor. Bu kişiler iyi kariyer sahibi insanlar olsalar da, çok paraları olsa da bir yerde tıkanıp kalıyorlar.

Geçenlerde bir doktor kontrolümüz vardı ve söz dönüp dolaşıp ülke meselelerine geldi. Doktorumuz dedi ki “İşimi çok seviyorum, muayenehanemi çok seviyorum, hastalarımı çok seviyorum, yeni şeyler öğrenip uygulamayı çok seviyorum; ama ne zaman ki bu binanın dışına çıksam, mesela şu köşedeki beyaz fırına gidip bir şey almaya kalkışsam, hemen önüme geçmeye çalışan, sıra nedir bilmeyen dolayısıyla insanlara saygıyı yitiren bir güruhla karşılaşıyorum. Onlarla karşılaşmak beni çok üzüyor.” Yine yurt dışında başından geçen bu örneğe benzer bir şey anlatıyor doktorumuz. Bir markette kasa önündeki sırada arkasında yaşlıca bir bey varmış ve gayri ihtiyari dönerek, “Önden buyrun”, demiş. Yaşlı amcamız bizim doktoru tersleyerek, “Beyefendi burada kurallar var. Sıradayız işte, sıramı beklerim.” deyince bizim doktor neye uğradığını şaşırmış. Öyle ya, bir sıraya girme sorununu bile bunca yıl çözememiş bir ulusun çocuklarıyız. Ben de kendi başımdan geçen bir olayı anlattım hemen bunun üstüne. Bir konser bileti almak için sıraya girmiştim ve önümde 10 kişi vardı. Her birinin işi 1 dakikada bitse toplamda 10 dakika bekleyecektim. Gayet makul bir süreydi; ama ne oldu dersiniz? Milli kelimemiz olan ve sanırım bizim gibi ülkelere özgü olan “araya kaynama” ya da “kaynak yapma” alışkanlığı yüzünden, önümdeki sıra birden enine şişmeye başladı. Bunu yapan kişiler, sözüm ona okumuş çocuklardı. 40 dakikada biletimi almıştım. Üstüne bir de sinir hastası olmuştum.

Her gün bu yaşadıklarımıza benzer olaylarla karşılaşıyoruz. Bugün yine başımdan bir olay geçti. Terziye bıraktığım bir giysimi almaya gelmiştim. Vardığım saat 11:00’dı ve kapısının üzerinde 12:00’da mesainin başlayacağı yönünde bir bilgi yer alıyordu. Allah’tan, arabanın içinde okumak için her zaman iki üç kitap bulundurduğumdan, bu bir saatlik zaman dilimini fırsata çevirerek, gerisin geri aracıma dönüp içinde bir saat kitaplarımla vakit geçirecektim. Kitabımı okurken birden “küt” diye bir ses geldi. Soluma park eden aracın sağ arka kapısı açıldı ve kapı benim aracımın aynasına çarptı. Kapıyı açan kişi içeride olduğumu görünce çok mahcup oldu ve özür dileyişini dudaklarından okudum, ben de bir baş sallayarak “önemli değil” mesajını verdim. Beş dakika sonra araçlarına geri döndüler. Yine aynı kişi kapıyı açarken bir kez daha aynama çarptı. Yine kafamı çevirdim ve göz göze geldim adamla. Bu sefer utancından başını sola çevirdi. İçimden, “Demek ki herkesin aracına bu şekilde saygısızca davranıyor” dedim. Yani, kötülüğü içselleştirmiş bir güruh var ortalıkta gezinen. Şimdi “Bu tür insanlara ne denir?” diye ChatGPT’ye sormak istesem, yanıtları ağzıma almaya utandığım “Öküz, sığır, yontulmamış ayı, nobran” gibi şeyler olurdu. O yüzden sormaktan vazgeçtim.

Eskiden “eğitim şart” diye bir söz vardı. Şimdi “eğitim zart” oldu desek yeridir. Bence eğitim hala şart olmalı. Unutmayalım ki eğitim, kalitemizi arttırır. Bizi, diğer insanlara karşı zarif kılar. İnce ruhlu olmamızı sağlar ve herkese saygılı oluruz. Eski zamanları mumla aramamız ondan mıdır yoksa?

Yine eskilerden bir örnek verip konuyu burada kapatayım. Çocukluğumuzun meşhur “Perihan Abla” dizisini bilenler bilir. Geçenlerde yeniden izleyeyim, dedim. Bu dizide, Şevket Altuğ, “Şakir” adında bir karakteri oynuyordu ve bir bölümde, konuştuğu kişiye bir şeyler söylüyordu Karşısındaki beyefendi de “Anlamadım” diyordu. Sonra Şakir diyordu ki, “Estağfurullah, ben anlatamadım”!!!

İşte pek çok vatandaşımızın, güzelim yurdunda yaşamaya tahammül edemeyişinin en büyük nedenlerinden biri de bu. Seviyemiz düştü. Tabiri caizse kalitemiz düştü.

Bilmem anlatabildim mi?


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)